Bir şehirde bayram günlerinde kapınızı kimse çalımıyorsa,
telefonunuza sadece operatörlerden kutlama mesajı geliyorsa…hiç eş dost
hatırlamıyorsa yüzünüzü..evsiz kaldığınızda çalacak bir kapınız olmadığında
evet o zaman bu yaşadığınız yalnızlık değil kimsesizliktir. Çünkü yalnızlık etrafta
birileri varken kendini iyi hissetmemendir. Oysa kimsesizlik, hiç kimsenin olmamasıdır.
Galiba çok acıklı olanda budur. Terk edilmiş bir çocuk gibi kalırsınız,
bayramlarda, insanların mutlu mesut günlerinde…sanki dünya herkese bir
ayrıcalık verirken sizi karanlığa gömmüş gibidir.
“İnsan anlamla güzelleşir. Anlamı olmayan, içi boş olan insan bir objeden öte bir şey değildir. Mevlana, yunus emre daha niceleri yalnızca anlamla var.” İnsan, bir çok açıdan bakıldığın elbette bir objedir. Somut, belli bir gerçekliği olan ve yer kaplayan olarak “varolan”ı ifade eder. Ama daha başka açılardan bakıldığında özellikle “kadim” uygarlığın yarattığı dünyadan bakınca insanın daha başka bir şey olması gerektiğini öğreniyoruz. O kadim uygarlığın tam ortasında duran bireyler olarak insana daha başka bir gözle bakmamızdan ve insana “yüce”lik vermemizden daha doğal bir şey olamaz. Bu bakış açımız, günümüzde bir şekilde biçim değiştiriyor, ne olursa olsun her şekilde insana ait görüntüleri “alkışlama”, ne olursa olsun “paylaşma”, ne olursa olsun “beğen”me gibi bir takım alışkanlıklar edindik ve olur olmaz yerde bu ifadeleri sunuyoruz. Neden bu noktada olduğumuz sorusunun cevabını bulmak elbette mümkün, bir takım süreçlere baktığımızda bunun cevabını görebiliriz,
Yorumlar
Yorum Gönder