Zemheri ayında kandil ışığında duvara yansıyan dev gölgeler.
Babamın o cesur gölgesi, annemin titrek, ürkek gölgesi ruhumun derinlerine
yansıyan masal kahramanlarına benzer, kahramanlar yalnız her gece, orada
duvarda, bütün coğrafyanın, bin yıllarını, yorgunluklarını ve yoksulluklarını
taşırlar.
Orada bir yerde duran ben, ben en kadim hikayelerle örülü geçmişle
örülü, anneyle örülü ve annenin uzayıp giden masallarıyla örülü. Orada duran, hiç
büyümeyen bir çocuk, hep annesini özleyen, hep geçmişi özleyen bir çocuk, bir
erkek koşarak kendinden uzaklaşıyor, kocaman kocaman dünyalara atılıyor.
İnsanın hatıraları ölmez mi, hatıralar hiç unutulmaz mı? Hiç
kaybolmaz mı içinde ki çocuk? çocuk imgelerin peşinde, benzetmelerin
peşinde, gerçekten çok uzakta, orada erik ağaçlarının altında…dizeler, dizeler
güzel söyleyişler kaybolup saklanmaların içinde. Bozkıra yaslanır, türküler
okur, şiir okur, orada o okurdu, okumayı severdi. –okumak bir kader midir? Kim bilir.
İçinden masal çıkan
annenin dizinin dibinde, duvarda ki
gölgeler eşliğinde, korkular, heyecanlar yaşar. Kaçıp kaçıp kelimlerin gücünden
kendine duvarlar örer. Kendine kelimelerden dünyalar kurar, olmayan, gerçek
olmayan ve parası olamayan. Ama yoksulda olmayan dünyalar. Her gece imgeler
çocuğun dimağında, küheylanlara binmiş cenk eder, kırk kürşatla yürür meydanlara,
yedi uyuyanla asırlar geçirir. vesselam ve selametle çocuk.
Yorumlar
Yorum Gönder