Şerif Mardin'in mahalle baskısı kavramını ortaya attığında, Türkiye de yer yerinden oynadı. Muhafazakârlığın bir tür faşist baskıya dönmesi, ya da hâkim değerlerin kişilere seçme şansı tanımadan kendini kabul ettirmesi anlamına gelen öyle anlaşılan bir kavramdı. Türkiye de herkesin bir mahallesi vardı. Herkes bir şekilde bu baskıya maruz kalıyordu. Kimse kendi mahallesinin baskısından söz etmiyor, başka mahallelerde baskı olduğundan söz ediyordu. Başka sokaklarda ve başka insanlarda baskılar vardı.(Türkiye de çok klasik bir yansıtma şeklidir, hep başkası suçludur.) Herkes bir mahalleye ait, o mahallenin değerlerini benimsemiş görünüyordu. Değerlerini gönlünüzce kabul ettiğiniz bir sistemin elbette baskısını hissetmez, yalnızca onun militanı, tarafı ya da bizatihi savaşçısı olursunuz. Ya mahallesiz olmak ne anlama geliyor, niçin bu da sorgulanmadı. Hiçbir tartışma bu noktaya geçmedi. Şaşırtıcı olan bence bu, çünkü mahallesizlik bir tür tarafsızlık anlamına gelir,