“Osmanlıda Türk, Anadolu köylerinin Türkçe konuşan cahil ve
kaba köylülerini ifade etmek üzere daha çok küçültücü bir anlamda idi. Bunu
İstanbullu bir Osmanlı Efendisi için kullanmak bir hakaret olurdu.*s.1
Fuad Köprülü'nün, "Makalelerim" adlı eserinde de benzer şeyleri söylemesi, daha
bir çok kaynakta Osmanlılarda Türklerin bir etnik unsur olarak, çok saygın bir
yerinin olmadığını götermektedir. Yerasimos’un 1918 yılının İstanbul’unu anlattığı eserinde
ise, Osmanlı başkentinin, merkez nüfusunun Gayri Müslim unsurlardan oluştuğunu, Kürtlerin ağır işleri yaptıklarını, Türklerin ise kenarda kalmış
mahallelerde oturan, kaba saba kimseler olarak görüldüklerini anlatmaktadır. Bu durum Osmanlı'da 20. yüzyıla kadar Türk nüfusunun ihmal edildiği gerçeğini inkar
edilemez bir şekilde ortaya koymaktadır.
Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu adlı eserinin daha
ilk sayfalarında Osmanlıda Türklüğün ne anlama geldiğini özetlemektedir. “Türklerin
kent ve köy nüfusuna ve böylece sonunda idareci elite, tabir caizse, bu
sızması, Osmanlı toplumunun Türk karakterini korudu ve kuvvetlendirdi. Öyle ki
zamanımızdaki devrim bile, bir dereceye kadar haklı bir şekilde, şimdiye kadar Türk almış Anadolu’nun, İstanbul ve Rumeli’nin kozmopolit uygarlığına karşı
kendini göstererek doğuşu –diğer bir deyimle, başkentin nakli ve ülkenin adının
değiştirilmesiyle remizlenen, Türklerin Osmanlılar üzerindeki zaferi-olarak
tanımlanmıştır.”s.11
Erhan Afyoncunun “Anadolu bir imparatorluk bakiyesi
taşıdığını, ama niçin bu kadar yoksul olduğunu anlamadığını” belirtmesi, tam da
bu Türkmen göçerlerin, Osmanlının başkenti tarafından tarım işçisi olarak
görülmesi, herhangi bir sermaye birikimine fırsat verilmemesi, aynı zamanda bu
kenarda kalmanın yarattığı cehalet sonucu olarak Anadolu'da Türklerin varlığının yoksullukla, cehaletle büyük bir boşluk
olarak karşımıza çıkmasına neden olmaktadır.
Falih Rıfkı Atay'ın Anadolu'nun 1918’li yıllarını, kendi gözlemleriyle anlattığı “Zeytindağı” adlı eserinde, Anadolu'nun nasıl perişan olduğu, nasıl
bir yokluğun içinde bulunduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bu yoklukta, neyi imar edecektiniz? Nasıl
imar edecektiniz? Cemal Paşa, bu harabe Anadolu’ya bakıp, Suriye’deki kaybını
unutmak istercesine, "Keşke vazifem burada olsaydı" der (Zeytindağı).
Yorumlar
Yorum Gönder