Ana içeriğe atla

“TARAFLAR VE DÜŞMANLAR -“


Ah acımasız ve ahlaksız gerçek. Ah kör akıl. Kör inanç, sığ yaşantılar. Kurban olmaya hazır askerler. öldürmeye hazır militanlar. Batıl inançlar. Susmayan kötülüğün sesi.  Şeytanın üflediği kötülük. Bütün sahte inançlar…perdede oynayan Hacivat ve karagöz oyunu.Taraflar ve düşmanlar.*
Bay kanın herhangi bir kimse olarak politik yaşantıları hakkında konuşmak elbette mümkün çünkü o da nihayetinde herkes kadar bir yerde duruyor. Öyle değil midir? Herkesin durduğu bir yer mutlaka vardır. Anarşisti, dindarı, liberali, darbecisi, islamcısı,  …vs uzayıp giden bu bütün tarafların durduğu bir yer vardır.Tam olarak şöyle ifade edilir; her kişi kadar da bir taraf vardır. Öyleyse bay ka’nın da politik bir duruşunun olması hiç yadırganmamalı. Bay ka’nın bu konuda nerede doğduğu önemli, aslında en temel konudur – insan bütün inançlarını doğduğu çevrede kazanır. Bütün kültürel kodlarını, kavramsal sistematiğini(dizi) kendi mahallesinden alır. Bu durumda aslında taraf dediğimiz şey mahallemizin ürünü inanma biçimleri değil midir? Kavramları anlama, yorumlama ve onlara biçtiğimiz değerdir.- işte burada bay ka’da herhangi bir yerde doğdu. Toplum içerisinde hiç ötekileşmeyen bir genel inanma şeklinin içerisine doğdu.  

Bu tanımlamanın – yani neyin içine doğuduğunu fark etmesi epey yıl sonra oldu- geçerliliğini koruması onda genel bir algı doğurdu. Herkes gibiydi. Ama öyle bir okula gitti ki kendinden olmayanları gördü. Bay ka’yı düşman görenler vardı. Düşmanlık neydi bu toplumda bilmiyordu. Ama düşmanlıkla tanıştı.  Farklı şeylere inanmak düşman olmayı gerektirir bay kanın coğrafyasında. Bunu açıklamak elbette mümkün olmaya bilir. Ama herkes yaşayan kendi coğrafyamızda yaşayan ne söylendiğini anlar.

 Bay ka işte tanıştığı bu karşılık durumda birilerinin aracığıyla bir tarafa çekilme çabasının içinde buldu kendini, o zamanlar öyle olmuyor tabi insan fark etmiyor neye sürüklendiğini, bilinç çok sonra geliyor insana, deneyimler ve sonra ki yaşantılar sonucunda bir bakıyor geriye, neden niçin insan görüyor. Bay ka’da o süreçleri atlattı. Geçmişini izledi, niçin olmuş neden olmuş bilincini vardı. Zamanın böylece ona sunduğu her şeyi yaşadı.

İşte bu sürüklenmeler sonunda bay ka bir şeyler öğrenmeye ne olduğunu, hangi mahallede doğduğunun bilincine sahip olmaya başladı. Yani önceden nerede hangi köyde kasabada ya da hangi aileye doğduğunun bir önemi yoktu. Bu doğal ve sıradan bir şeydi –yazgıydı- değiştirelemez bir gerçeklikti. Ama artık bilincine varıyordu. O başka bir dünyaya doğmuştu. Orada doğduğu için nerede olması gerektiğinin bilinciydi bu.

Bu temel körlüğüydü bütün inançların yaşattığı bilinç dediği şey bir tür körlüktü, yani içine doğduğun dünyayı biçimlendir, sonra dön militanı ol. İşte burada  aydınlanma gibi görünen şeyin temelde başka bir karanlığa saplanmanın temel ön yoludur. **

 **burada durup bakmak, elbette bir çokları için hiçte akılcı ve gerçekçi bir durum değildir. Ama insan yaşadığını cahil kabaca değerlendirme yerine daha açık bir zihinle bakmalı geçmişine diye düşünüyorum. Bunu da bir kişi hakkı olarak görüyorum

Yorumlar

GEÇEN YIL

OBJE OLARAK İNSAN

“İnsan anlamla güzelleşir. Anlamı olmayan, içi boş olan insan bir objeden öte bir şey değildir. Mevlana, yunus emre daha niceleri yalnızca anlamla var.” İnsan, bir çok açıdan bakıldığın elbette bir objedir. Somut, belli bir gerçekliği olan ve yer kaplayan olarak “varolan”ı ifade eder. Ama daha başka açılardan bakıldığında özellikle “kadim” uygarlığın yarattığı dünyadan bakınca insanın daha başka bir şey olması gerektiğini öğreniyoruz. O  kadim uygarlığın tam ortasında duran bireyler olarak insana daha başka bir gözle bakmamızdan ve insana “yüce”lik vermemizden daha doğal bir şey olamaz. Bu bakış açımız, günümüzde bir şekilde biçim değiştiriyor, ne olursa olsun her şekilde insana ait görüntüleri “alkışlama”, ne olursa olsun “paylaşma”, ne olursa olsun “beğen”me gibi bir takım alışkanlıklar edindik ve olur olmaz yerde bu ifadeleri sunuyoruz. Neden bu noktada olduğumuz sorusunun cevabını bulmak elbette mümkün, bir takım süreçlere baktığımızda bunun cevabını görebiliriz,

ATATÜRKÜN GİZLİ TARİHİ

Mustafa Kemal’e bakışın ne kadar hastalık bir hal aldığını izliyoruz. Onunla ilgili değerlendirmeler tarihi şartlarından uzak, ideolojik ve büyük oranda da cahilce analizlerden ibarettir. Tarihi kafalarına göre yorumluyorlar. Sosyolojiden bağımsız, içinde bulunulan zamandan soyutlanmış tarihi değerlendirmelerin zaten bir anlamı olamaz. Ancak gizli tarih, derin tarih, bilinmeyen tarih filan diye milletin gözünü boyarsınız, başka bir numara da çıkmaz sizin bu anlayışınızdan, cahilliğinizden. Kimse bir şey okumadığı için, internetteki bir şakayı bile tarihi hakikatler diye herkesi inandırabilirsiniz.  Şuan yaşadığımız şeyler de hep bunlarla ilgili, iş o kadar çığırından çıkmış görünüyor ki, adamlar Kant, Mevlana, Yunus Emre vesaire söylüyor diye sözler uydurup, bunlarla payeler elde ediyorlar. Akıl alır gibi değil. Bazı kimseler özellikle Mustafa Kemal’i karalama işini meslek edinmişlerdir. Onun üzerinden rant elde eden, onunla ilgili hakikati değil yalanları millet içerisi

GAZZE'YE AĞIT

Çocuklar akın akın cennete uçuyorlar gülümseyerek. Annelerin,babaların feryatları gökleri inletiyor. Ağıtlar top seslerine karışıyor, acımasız ve haksız bir ölüm kol geziyor oyun oynayan çocukların yanı başında. Sinesini siper ediyor bir adam emperyalizme, batının ve onun uşaklarının mermilerine. Çocuklar emperyalizme meydan okuyor canıyla, bedeniyle,sapanıyla, sen uyurken, gazze tankların önünde dimdik, topların önünde dimdik, gururlu. Gazze bir bıcak gibi ruhumuza saplanıyor. Boğazımız düğümleniyor, çaresizliğimize ağlıyoruz. Dualar ediyoruz, zalim yahudinin elleri kursun, diye. Çocuklara kurşun sıkarken taş kesilsin kolları diye, dualarımız dilimizden öteye geçmiyor. Yaşamak istemenin bedeli bu kadar ağır mıdır? Herhangi bir insan gibi yaşamanın bedeli gazze de ölüm müdür? Sussak, sonsuza kadar sussak, yine de bu utançtan kaçamayız. Her şeyimiz varken izlemek, seyirci olmak, yaşama karşılığı gazzeyi ölüme teslim etmek, nasıl bir ruh halidir. Emperyal bir kurşund