Ana içeriğe atla

GÖRDÜĞÜM EYLEMCİ PROFİLLERİ


Facebook kaynaklı öğrencilerimden ve çevremdekilerden, 

PROFİL 1:
Öğrencimken hiçbir siyasi bilinci yoktu. Ama ailesinin tarafındaydı. Anne üst düzey bir bakanlık çalışanı, çocukta her türlü elit çevre de bulunan, marka giyinen, barlar da dj’lik yapar, popüler bir çocuk. Kitap okumaz. Ama ilginç bir şekilde kendini böyle kültürlü filan diye algılar. Üzerine çokta yazılacak bir şey yok, telefonları çok akıllı.

Profil 2:
Babası eski tüfek bir solcu, 80lerde militan, şimdilerde chp’li, oğlu ise o bilinçte biri. Daha lisedeyken her türlü parti faaliyetine katılır, her eylemin içinde yer alırdı. Şimdi de bu eylemlerin ateşli taraftarı. Ekonomik seviye orta sınıfı temsil edebilir. Fikri seviyesi pek parlak değil, düşüncelerini genelde hakaret ve yalan haberler üzerine göre kurar. Yani tam bir bağnazdır.

Profil 3:
Bir kadın, babası emekli asker, özel üniversite okudu, chp’nin gençlik kollarında yer alıyor. Mezhepsel farklılık taşıyor.

Profil 4:
Bir kadın, odtü mezunu, babası üst düzey bir memur emeklisi, bir göçmen ailesi. Politik bilinçten öte sadece bir tarafa tutuyor.

Profil 5:
İzmirli, göçmen, ideolojisi ateizme kayacak kadar ileri, kendine göre yeni açılımlar yapıp toplumsal geleneğe karşı çıkıyor.

Profil 6:
Bir erkek, iyi şiirler yazacak kadar yetenekli, romantiktir, lisedeyken örgütlüydü. Mezhepsel farklılıklar taşıyor. Her tür tavrının altında bu karşıtlık yatıyor.

Profil 7:
Bir arkadaş, ailesinin ve çevresinin kültürel iklimine karşı çıkıyor. Taraf olmuyor ve onların karşısında bulunuyor. Karşı karşıya kaldığımda net olarak üzüldüğüm, duygulandığım bir arkadaş, karşı çıkması yine de o kadar belirgin değil.

Profil 8:
Bir ergen; twitterdan etkilenerek, duruma taraf olup “pooopi” olma peşine düşmüş.Hiçbir kavramı, bilinci yok.

Profil 9:
Bir profesör, genel olarak muhafazakarlığa karşı, şeriat gelecek korkusu aklının bir köşesinde, söyledikleri hep o minval üzerinde. Bilincinin körlüğünü açması zor.

Profil 10:
Bir türkiye kroniği, eski türkiyenin tam bir resmi, seksende hızlı solcu,her zaman muhalif, dine düşman.mezhepsel farklıklar taşıyor. hiç pes etmiyor. geceleri kızılayda.

"bu profiller gerçek kişilerdir. ortak paydaları: Diplomalarının maliyeti yüksek. Yaşamlarında ki her şey seçkinci ("bunun tam olarak neyden kaynaklandığını bilmiyorum,kendilerinin de bildiğini sanmıyorum.Tuhaf bir şekilde kendilerinden olmayanı aşağıda görüyorlar"), inanç sistemleri belirsiz, ama "çağdaşlığa(neyse bu çağdaşlık)" hepsi inanıyor."

“kültürel iklimler……herkes bir mahallenin ürünüdür. ”

Yorumlar

  1. birbirimize yanlışlarımızı söyledikçe insanlar gelişiyor. en ufak şeyi. söyledikçe. değişiyor.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

GEÇEN YIL

ATATÜRKÜN GİZLİ TARİHİ

Mustafa Kemal’e bakışın ne kadar hastalık bir hal aldığını izliyoruz. Onunla ilgili değerlendirmeler tarihi şartlarından uzak, ideolojik ve büyük oranda da cahilce analizlerden ibarettir. Tarihi kafalarına göre yorumluyorlar. Sosyolojiden bağımsız, içinde bulunulan zamandan soyutlanmış tarihi değerlendirmelerin zaten bir anlamı olamaz. Ancak gizli tarih, derin tarih, bilinmeyen tarih filan diye milletin gözünü boyarsınız, başka bir numara da çıkmaz sizin bu anlayışınızdan, cahilliğinizden. Kimse bir şey okumadığı için, internetteki bir şakayı bile tarihi hakikatler diye herkesi inandırabilirsiniz.  Şuan yaşadığımız şeyler de hep bunlarla ilgili, iş o kadar çığırından çıkmış görünüyor ki, adamlar Kant, Mevlana, Yunus Emre vesaire söylüyor diye sözler uydurup, bunlarla payeler elde ediyorlar. Akıl alır gibi değil. Bazı kimseler özellikle Mustafa Kemal’i karalama işini meslek edinmişlerdir. Onun üzerinden rant elde eden, onunla ilgili hakikati değil yalanları millet içerisi

OBJE OLARAK İNSAN

“İnsan anlamla güzelleşir. Anlamı olmayan, içi boş olan insan bir objeden öte bir şey değildir. Mevlana, yunus emre daha niceleri yalnızca anlamla var.” İnsan, bir çok açıdan bakıldığın elbette bir objedir. Somut, belli bir gerçekliği olan ve yer kaplayan olarak “varolan”ı ifade eder. Ama daha başka açılardan bakıldığında özellikle “kadim” uygarlığın yarattığı dünyadan bakınca insanın daha başka bir şey olması gerektiğini öğreniyoruz. O  kadim uygarlığın tam ortasında duran bireyler olarak insana daha başka bir gözle bakmamızdan ve insana “yüce”lik vermemizden daha doğal bir şey olamaz. Bu bakış açımız, günümüzde bir şekilde biçim değiştiriyor, ne olursa olsun her şekilde insana ait görüntüleri “alkışlama”, ne olursa olsun “paylaşma”, ne olursa olsun “beğen”me gibi bir takım alışkanlıklar edindik ve olur olmaz yerde bu ifadeleri sunuyoruz. Neden bu noktada olduğumuz sorusunun cevabını bulmak elbette mümkün, bir takım süreçlere baktığımızda bunun cevabını görebiliriz,

GAZZE'YE AĞIT

Çocuklar akın akın cennete uçuyorlar gülümseyerek. Annelerin,babaların feryatları gökleri inletiyor. Ağıtlar top seslerine karışıyor, acımasız ve haksız bir ölüm kol geziyor oyun oynayan çocukların yanı başında. Sinesini siper ediyor bir adam emperyalizme, batının ve onun uşaklarının mermilerine. Çocuklar emperyalizme meydan okuyor canıyla, bedeniyle,sapanıyla, sen uyurken, gazze tankların önünde dimdik, topların önünde dimdik, gururlu. Gazze bir bıcak gibi ruhumuza saplanıyor. Boğazımız düğümleniyor, çaresizliğimize ağlıyoruz. Dualar ediyoruz, zalim yahudinin elleri kursun, diye. Çocuklara kurşun sıkarken taş kesilsin kolları diye, dualarımız dilimizden öteye geçmiyor. Yaşamak istemenin bedeli bu kadar ağır mıdır? Herhangi bir insan gibi yaşamanın bedeli gazze de ölüm müdür? Sussak, sonsuza kadar sussak, yine de bu utançtan kaçamayız. Her şeyimiz varken izlemek, seyirci olmak, yaşama karşılığı gazzeyi ölüme teslim etmek, nasıl bir ruh halidir. Emperyal bir kurşund