“Sosyal barış
yasalarla mümkün değil, insanların birbirine yaklaşmasıyla, birbirini
anlamasıyla mümkündür. “
Türk devleti bu kadar tehdidi kaldırır mı? Ulusalcı
Kürtçüler bir yandan, Ulusalcı Kemalistler bir yandan, Hizmet Hareketi öteki
yandan devlete karşı büyük bir talep ve tehdit içerisinde bulunuyor. Bunu
yaparken yasalardan kaynaklanan haklarını kullanıyorlar. Burada şöyle bir soru
karşımıza çıkıyor, devleti ve toplumu tehdit etmek demokratik bir hak mıdır?
İktidar partisi ise bu tehditleri görmezden geliyor, ama
taleplerine demokratik paketlerle cevap vermeye çabalıyor. Ama şurası açık ki,
toplumsal yapıları paketler çözemez, tarihten gelen çatlaklar mevcut, yaralar,
acılar, ölümler mevcut.
Toplumdaki bu fay hatları bir çok karşıtlığı da beraberinde
getiriyor. Alevi-Sunni, Kürt-Türk, Kemalist –Laik gibi. Demokratik paketlerle insan
haklarını dağıtabilirsiniz, ama kitleler sosyal barış için adım atmak yerine
yasalardan doğan haklarını yeni düşmanlık yapılarıyla güçlendireceklerdir.
Bunun örneği gezi parkı olayında görüldü. Mesele haklar
değil, iktidardakilerin mevcudiyetleriydi. Onların şahsında onların temsil
ettikleri her şeye savaş açtılar. O yüzden gezi demokratik değil, özünde
dayatmacı ve faşist bir aktiviteydi. Yani sosyal barış için değil, çatışmayı
derinleştirmek için sokakları savaş alanına çevirdiler.
Dünyaya sevgi yayan, ışık saçan cemaatimiz bile kendini
çatışmanın bir tarafı olarak konumlandırıyorsa, sosyal barışın mümkün olup
olmadığı sorusu iyice içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Açıklama olarak
konjonktür diyebilirler, ama bugün çatışabiliyorsanız, yarında çatışırsınız.
Toplumda var olan tüm taraflar Türkiye de demokrasinin
kendini göstermesinden itibaren netleşti ve görünür oldu. İnsanlar uyanıktır,
yasaları ve boşluklarını iyi bilirler. Genel kitlenin bu boşluklardan haberi
olmayabilir ama örgütlü yapılar bu boşlukları bilir ve değerlendirirler. Hatta
bütün çabalarını avukatları aracıyla yasaların boşluklarını ararlar. Sosyal
barışı kurmak için değil, var olan çatışma zemini daha yaygın hale getirmek
isterler.
Bu yüzden toplumda ki bütün çatlaklar, farklılıklar,
kırıklıklar gündeme getiriliyor, tartışılıyor. Bütün bu tartışmalar sosyal
barış sağlamak için değil, kaos üretmek için sosyal mühendislik(sosyoloji)
yapılıyor. Acımasızca istenen çatışmanın tek amacı var; iktidarın düşmesidir.
Sosyal mühendislik şudur ki: İktidarın düşmesi pahasına
herkes herkesle çatışabilir. Herkes herkesle ittifak kurabilir, ilkeler ve
inançlar konjontüreldir.
Yorumlar
Yorum Gönder