“İktidarlar sorunları
izlemek için değil, çözmek için seçilirler.”
Toplumsal yapının anlaşılmaya ihtiyacı var, sorunların
tespiti ve çözümleri için bunu yapmak zorunluluğu zaman ilerledikçe daha fazla
belirgin bir hal alıyor. Devlet ise bu noktada daha çok yasa yaparak,
demokratikleşme paketleri hazırlayarak sosyal yapıdan kaynaklanan sorunları
çözmeyi arzu ediyor.
Türkiye için sosyolojinin gerekliliği ne zaman ortaya
çıkacak? Devlet sosyolojiye neden ihtiyaç duymaz? Sosyal sorunlarının çözerken
hangi sosyal bilimlerden faydalanır? Bütün bu sorulara vereceğiniz cevaplar
sosyolojinin devlet için anlamını da belirlemiş olacaksınız.
Yasalar düzen sağlar, sorunları çözmez. Buna bir örnek
olarak, geçen bir haber okumuştum bir hâkimin erkeklere seslenerek:”Kadınlardan
uzak durun, yasalar pozitif ayrımcılık yaparak,
kadınların lehine” diye serzenişte bulunması dikkat çekiciydi. Toplumda
var olan şiddet, yozlaşma, kültür erozyonu, gençler ve onların “anomi” halleri,
yasalarla durumsal çözümler üreterek değil, bu sorunların nedenleri iyi analiz
ederek çözümlerin ortaya konulması gerekmektedir.
Sosyal olaylar sosyolojiye olan ihtiyacı ortaya koymaktadır.
Bu genel açıklamalardan sonra, herkes büyük oranda bunun böyle olduğuna ikna
olacaktır. Az bucuk sosyal bilimlerle uğraşan herkes sosyolojiye olan ihtiyacı
kabul edecektir.
Sosyoloji derneklerinin bu konuda çalışmaları da mevcut,
devletin çeşitli kademeleriyle görüşmeler yapıyorlar, bürokrasideki herkes
böyle bir ihtiyacın olduğunu belirtiyorlar, ama maliye ve istihdam meselesi
olduğunu vurguluyorlar.
Sosyoloji bölümlerinden mezun yaklaşık on bin yetişmiş insan
var. Bunlar genelde farklı işlerde çalışıyor, belki yüzde biri ise sosyolog
unvanıyla çalışmaktadır, bu da devlettin istihdam ettiği sosyolog sayısının
yaklaşık bin civarında olduğunu göstermektedir. Devletin istihdam ettiği diğer
alanlarla kıyaslayınca bu sayının baya komik bir sayı olduğunu anlıyoruz.
Bu kadar büyük bir kitlenin devletin verdiği eğitimin
dışında iş görmesi, farklı alanlarda çalışması hem devletin yaptığı harcamalara
büyük bir zarar, hem de bu kadar yetişmiş insanın hayatını anlamsızca başka
işlerde yürütmeleri bir zarardır.
Devlet sosyoloji bölümleri açmakta, oralara hocalar atamakta
onlara maaş vermektedir. Bu koca yatırımın sonucunda ortaya çıkan bir eğitim
skandalıdır. Mezunları farklı alanlarda çalışmakta, hocalar ise maaş alıp
keyiflerine bakmaktadır. Asıl yaralayıcı olan ise gençlerin neredeyse
üniversiteden sonra vasıfsız olarak iş hayatına katılmalarıdır.
Sonuç olarak devlet bu sorunu izlemeyi tercih etmekte, buna
dönük herhangi bir çalışması bulunmamaktadır, oysa iktidarlar sorunları
izlememeli çözümler üretmelidir. Bu konuda pek ümidim kalmadığı için,
diplomamda yazan; aldığı akademik unvan kısmını silip yerine vasıfsız elman
yazmamın daha mantıklı olduğunu düşünüyorum. Onca yıl aldığım eğitimin beni
getirdiği nokta vasıfsızlık. Bütün hocalarıma da beni bu “vasıfsızlık”
noktasına getirdikleri için teşekkür ederim.
Yorumlar
Yorum Gönder