Dersaneler öğretim kurumlarıdır, eğitim kurumları değildir. Kendi
başına var olmaz, ancak varlığını ve gücünü uygulanan sınav sistemlerinden
alır. Sınav sistemleri çoktan seçmeli soru sistemiyle uygulanır, bu durum
herkesi hırslandırır, herkesi başarmaya iter, çünkü herkesin derdi nihayetinde “gazali
olmak değil”, sistem içinde etiketlere bağlı bir kariyer elde etmektir,
Türkiye’de kariyer demek diplomalarla gelen saygınlık
demektir, aynı zamanda ekonomi ve zenginleşme demektir. Bu yüzden herkesin,
bütün ailelerin istediği çocuklarının geleceğini ekonomik olarak kurgulamaktır.
Ebeveynlerin derdi, çocuklarının gelecekte daha iyi bir
insan olarak, adaletli, ahlaklı, faziletli,vicdanlı vs insanlar olması değil,
daha çok iyi bir kariyer ve para öncelikleri vardır. Sağlık liseleri bunun en
büyük kanıtı sayılabilir, şuanda tıka basa doludur, gençlerin yeteneklerine
özelliklerine bakılmadan bu okullara kayıt edilmesinin altında yatan güdü,
çocuklara “garantili” bir meslek edinmesi yönündeki arzularıdır.
Başbakanın vurguladığı gibi, faziletli öğretmenlerin
yetiştirdiği faziletli bir kuşak yok ortada. Tam tersine, herkesin hırsla
birbirinin üstüne basarak, önüne geçerek varolmaya çalıştığı bir sistemdir. Temeli
de yetkinliğe bağlı değil, test sınavlarına bağlıdır, insanlar araştırma görevlisi
olurken bile bu sisteme tabidir, öğretmen olurken de kpss dayalıdır.
Üniversite dersanelerini kaldırırken, başka bir tarafta ise
üniversite mezunları için kpss dersaneleri her yerde türemiş durumda, yani
dersanenin varlığı devletin uyguladığı sınav sistemlerine dayalıdır.
Bu dersaneler yeni bir müfredat üretmez, yeni herhangi bir
uygulama getirmez, sadece sistemin öngördüğü gibi, test sorularını yapabilecek “başarılı
test çözer” bir insan tipidir, bunun içinde ne fazilet, ne de erdem vardır. Tam
aksine birbirini tepelemek, birbirinin önüne geçme mücadelesi vardır.
Böyle bir sistem durduğu sürece, dersaneleri kapatarak,
sadece herkese ulaşabilen bir hizmeti yok edip, belki olanakları olan insanları
sistem içinde öne geçirmekten başka bir anlama gelmez. Sivas’daki bir aile,
herhangi bir ilçedeki aile, Türkiye’nin diğer zengin çocuklarıyla nasıl
yarışacaktır?
Belki denebilir ki bu yarışa katılmak zorunda mı? Bir iktidar
olarak gitsin ilçesindeki meslek yüksek okuluna girsin diyorsanız bir şey
diyemem. O zaman bu milletin iktidarıyız diyemezsiniz.
Sizi iktidara taşıyan süreç, sizde biliyorsunuz ki, bu sınav
sistemi karşısında elde ettiğiniz fırsat eşitliği sayesindedir. Anadolu insanı
da başkalarının elinde olan sınavlarda başarılı olma imtiyazını aldı ve kendi
evlatlarını köylerden, kasabalardan kıymetli üniversitelere gönderdi. Doksan üç
senesinde Sivas’da kendi yatılı yurdumdan imam hatip lisesinden dört
arkadaşımız hukuk fakültesi kazanmıştı, varın siz düşünün gerisini. Dersaneye
giden bu çocuklar Ankara üniversitesi hukuk fakültesine girmişti.
Elbette dersanelerin varlığı bir eğitim sistemi içinde
savunulmaz, savulmaması da gerekir, çünkü test öğretim sisteminin savunulur bir
tarafı yoktur. Ama benim burada sormak istediğim soru ise, sistem bu halde
dururken, milletin elindeki olanağı yok etmenin anlamı nedir?
Yorumlar
Yorum Gönder