Türkiye bir çok açıdan değişiyor, bu değişimi parti “sessiz
devrim” diye adlandırıyor. Bu adlandırma büyük oranda kabul görüyor, hatta
sempatik bulunuyor.
On yılda çok şey değişti, toplumun hayatına etki eden
şeylerde gerçekleşti. Yollar, binalar, araçlar ve zenginleşme gerçekleşti…. Kısmı
bir zenginleşme gerçeği yadsınamaz. Hatta türkiyenin en köklü sorunu bile bir “çözüme”
doğru gidiyor.
Türkiye bölgesinde ve dünyada zenginleşmesiyle birlikte
önemi de artıyor görünüyor. Bütün bunları kabul etmeyen insan meseleye kör
bakıyordur.
Bütün bunlara itiraz edecek değilim, ama dikkat çekmek
istediğim başka meseleler var. En temelde ise “eğitim” meselesi gelmektedir. Eğitimde
büyük bir açmazın olduğu görülüyor, köklü ve büyük bir değişim ihtiyacı ortaya
çıkmış durumda, ama ne hikmetse hiçbir şey yapılamıyor.
Gezide ortaya dökülenler bu eğitim sisteminin en kariyerli
kimseleriydi. Yani iyi okullar da okumuş, kabarık etiketleri olan, eğitimin her
aşamasında ayrıcalıklı, her aşamada saygın bir yer bulmuşlardır. Bu bize
gösteriyor ki, sizin on yılda eğitim de geldiğiniz nokta böyle bir şey işte! İster
kabul edin ister etmeyin, 14 yıldır ücretli öğretmenlik yapan bir sosyolog
olarak bunları tespit etmiş bulunmaktayım.
Her şeyi değiştirebilirsiniz, binaları, arabaları, araçları,
herkesin altına lüks cipler verebilirsiniz, ama toplumla ilgili bir medeniyet
projeniz ve organizasyonunuz yoksa başarısız olmaya, ya da başladığınız noktaya
geri dönme ihtimaliniz maalesef yüksek.
Kavramların büyüsü güzeldir, biz muhafazakârız dediğimizde
birden muhafazakâr olunmuyor. Yani bir şeyi olmak için, onu yaşamanız
gerekiyor, hayatın pratiklerinde gerçekleştirmeniz gerekir ki, söylediğiniz şey
laftan ibaret kalmasın. Bu gün sanırım iktidarın ve onun etrafında ki kişilerin
en büyük yanılgısı bu. Öyleyiz, böyleyiz, şöyleyiz diyerek kahramanca ortada
gezinmekten başka ne yapıyorlar!
Muhafaza edecek bir şeyler olmalı, bu da bir projeye, bir
mantığa, tarihe, kültüre dayanmalı ki bir geçerliliği olsun, toplum inansın ve
birlikte geleceği kurgulasın. …10 yıl öğrencilerimin üniversite tercihlerini
yaptım velilerden gelen en büyük istek:”hocam garantili bir meslek olsun”, yani
herkesin derdi, geleceği garanti etmek. Bu yeterince dikkat çekici olmalı,
yeterince üzerinde düşünülmeli…
Muhafazakârlıkla bazı kesimlerin zenginliğinin muhafazasını
kastediyorsanız, emin olunuz ki çok başarılısınız. Çünkü bunun dışında ben pek
muhafaza edilecek bir şey göremiyorum. On yılda geldiğiniz nokta, bazılarının
daha çok zengin olması, mülakatlarda öne geçmesi filandan başka bir şey
izlemiyorum. Garip, tuhaf, acayip insanlar, her şeyi şüpheli kişilikler ve
onların dillerinden düşürmedikleri “muhafazakârlık” kavramı bana pek bir anlam
ifade etmiyor.
Yorumlar
Yorum Gönder