Biz cemaatin niçin ülkeyi kaosa sürüklemeye çalıştığını anlayamıyoruz. Neyle ilişkili olduğunu bilmediğimiz bir cemaat Türkiye’nin
ayaklarında ki prangalardan biri haline geldi. Bu açıkça görülüyor.
Amerika’daki hoca’ya neyin ve kimin etki ettiğini asla bilemeyeceğiz,
orada olduğu sürece de hep kuşkuyla bakacağız. Hoca eğer burada olsaydı,
mücadelesini gözlerimizin önünde sürdürseydi, ne için olduğunu, ne adına
yaptığını beyan etseydi o vakit haklı olup olmadığını bilebilirdik.
Cemaatin ileri sürdüğü kavramlar dünyaya sempatik gelebilir,
hatta öyle ki gayri Müslimlere sonsuz saygı, sevgi, kardeşlik besleyebilirler. Nedense
cemaat ötekilere gösterdiği sevgiyi, kardeşliği, kendi sokağındaki insana göstermiyor.
Oysa bütün gücünü, etkisini, ekonomisini Müslüman cemaat üzerine kurmuşken, nasıl
oluyor da onların reylerini hiçe sayıp, onların hükümetlerini yıkmaya kalkar.
Bu durumda cemaat öyle
bir görüntü ortaya çıkıyor ki, evin
içinde eşine, çocuklarına kötü davranıp da, sokakta ki başkalarına iyi davranan
koca izlenimi vermekte maalesef.
Sevgi, nur, ışık, galaksi gibi kavramlar İslam teolojisine
mi ait, yoksa evrensel “ışığın” mı peşindeler, ne olduklarını anlamak gerçekten zor.
İslam kardeşliğinin cemaat için en ifade ettiğini de
bilemeyeceğiz. Çünkü Suriyeli çocuklara ağlamak yerine İsrailli çocuklara
ağlayan “hoca” hakkında ne düşünmemiz gerektiğini bilemiyoruz.
Cemaatin doğrudan siyasallaşmasının anlamı ne, Türkiye’de
cemaat için eksik olan nedir? Bu kavgayı niçin sürdürüyorlar, eğer maksatları
milletin geleceği olsaydı, en azından ülkeye bir kaos ihraç etme hevesine
kapılmazlardı.
İslam’ın yetimleri cemaati hiç ilgilendirmez mi? Suriye meselesi,
Filistin meselesi, Irak meselesi gibi bütün İslam milletleri gözlerini Türkiye’ye
dikmişken, cemaat niçibn demokratik olmayan yollarla hükümeti düşürme hevesine kapıldı?
Bunu izah edemeyiz.
Bürokrasi cemaat için önemli bir hedefti, ak parti
hükümetleri döneminde en uygun iklimini yaşadı, sınav soruları bir pespaye
şekilde ortalarda gezdi. Bunda herhangi bir yolsuzluk görmediler, hiçbir hak
hukuk gözetmediler.
Kpss devlet kadrolarına yerleşmenin en kolay yoludur, kpss’yi
ele geçiren her örgüt, cemaat devletin uygun pozisyonlarına istedikleri adamları
yerleştirme fırsatı yakaladılar. Aynı şeyi polislik sınavlarında, muhtemelen
daha başka sınavlarda da bunu yapmışlardır. Cemaatin bütün bu yaptıkları
hırsızlık sayılmıyor mu? Cemaat bizim haklarımızı yerken hukuk neredeydi,
yasalar geçerli değil miydi?
Cemaatin devleti ele geçirme ve bütün bürokrasiyi ele
geçirme heyulası nihayetinde devletin cemaatleşmesi görüntüsünü oluşturmuştur.
Bu da bir kısım bürokratın devlete kendi keyfiyetlerine göre yön verme arzusunu
doğurmuştur. Son eylemlerinde ise neredeyse toplumu bir felakete sürükleyeceklerdi.
Neyse ki meseleye parti uyandı, partinin en azından hukuku ve adaleti sağlamak
için devreye gireceğini umut ediyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder