Evet bizde biraz gavurluk var.
İşid meselesi bizim İslam’ı ve İslam dünyasını ne kadar
batılı anladığımızı ortaya çıkarmış oldu. Birkaç yerli aydını çıkarırsak,
birkaç düşünce adamını çıkarırsak, geriye kalanın sorunu ne kadar İngiliz
Fransız kafasıyla anladıklarını görebildik.
Musul, Suriye, ırak, şam hep bizim doğal sorunlarımızdır.
Yani bunlardan uzak aydın olamaz, ihvan üzerine birkaç İngilizce kaynağı
okuyunca meseleyi çözen zavallı okur yazar intelijansiyamız, maalesef son
meselelere ilişkin ne kadar da cahil olduğunu ortaya çıkarmış oldu.
Bu tespit orijinal bir tespit değil, bu döngüyü biz hep
yaşıyoruz. Cemil Meriç okumuyoruz diye haykırır, aydının fildişi kulelerden
meselelere baktığını söyleyip durur eserlerinde. Biz bunu hep yaşıyoruz.
İslam dünyasının iç
meselesi.
Bugün İslam dünyası kendi iç meselesiyle karşı karşıya
kalmış buluyor. Tarihi ve kronik bir sorunumuz var; şii ve sunni meselesi.
Osmanlının İran’la savaşları düşünüldüğünde bu meseleden bizim bağımsız
olduğumuzu düşünmek biraz saflık olur.
Bunun yanı sıra batının bu coğrafya üzerinde yaptığı
tahribat, kaynakların sömürülmesi bizim aydının pek umurunda değil, ama bu
Araplarda ne kadar kötü insanlar canım noktasında, meseleye bakışı yaklaşık bu
boyutta, bu derinlikte.
Suriye yerle bir, ırak yerle bir olmuş, Filistin onlarca
yıldır kan ağlıyor, Kudüs esir, her yerde yetim çocuklar, dul kadınlar, yıkılan
haneler, düşünün hele bir yetim olarak kamplarda büyüseydiniz ne olurdunuz, hala
meseleye ama “işid kadınların makyaj yapmasını yasaklıyor” diye feryad eden intelijansiyamız
var. Komik, ironik ve saçma. Üzerine derinlik bir şey söylemek imkansız.
Coğrafyamızın
sosyolojisini bilmiyoruz.
Sosyoloji konusunda İbn-i Haldun gibi bir dahi yetiştirmiş bu coğrafya, şimdi kendi insanını tanımıyor, kendi sokaklarını bilmiyor, Ortadoğu bizim sokaklarımız, daha yüzyıl önce o sokaklardaydık, şimdi Musul bize uzay kadar bilinmez görünüyor.
(Bir sosyolog olarak devletin iş vermediği, akademiye
almadığı ben, bu bilgisizlikten kendimi sorumlu tutmuyorum, tutmam da
gerekmiyor. Payıma düşen karınca misali ateşe su taşımaktır.)
Her konuda yüzeysel ahkam keserek, kariyer yapan, iyi
paralar kazanan aydınımız, bu sefer çortladı, çünkü mesele yüzeyselliği
kaldırmadı. Cahilce üç beş cümleyle izah edilecek bir şey olmadığı gayet
açıktı.
Bunun somut örneğini televizyonlarda görebilirsiniz, spor
yorumcusu, siyaset yorumcusu, dış politika uzmanı, işid uzmanı hep aynı
kişiler. Buradan bir şey çıkmaz. Bize düşen de feryat etmek olur.
İslam anlayışımız
sorunlu.
Türkiye İslam anlayışı ocağa gidip çaput bağlama boyutundan
ibaret kalmış görünüyor. Türkiye de Müslümanlık, türbe ziyaretleri, arada Cuma
namazları, arada inşallah, maşallahtan ibaret göstergelere indirgenmiş
görünmektedir.
İslam dünyasındaki meselelere de böyle bakıyoruz, bu
boyuttan bakıyoruz, çünkü İslam’ın ortaya koyduğu naslarına tıpkı bir Parisli,
bir Londralı Hıristiyan gibi bakıyoruz. Bu konuda epey başarılı bir intelijansiya
tipimiz mevcud.
Yorumlar
Yorum Gönder