Orada herhangi bir şey gibi durmuyor. Kımıldıyor. Bir şeyler
yapıyor. Görünüyor. Yıkıyor, durmadan savaşıyor. Unutuyor şeylerin yok
olduğunu, şeylerin toplanacağı zamanı…(akıl zalim bekçisi yeryüzünün, ruh
sonsuza doğru akan bir ırmak). Şimdi burada hoplayabilir “şey” değilim diye, belirteyim
şimdi “bir şey olabilirsin”, ama sonra “şey” olacaksın.
Mustafa Kemal’e bakışın ne kadar hastalık bir hal aldığını izliyoruz. Onunla ilgili değerlendirmeler tarihi şartlarından uzak, ideolojik ve büyük oranda da cahilce analizlerden ibarettir. Tarihi kafalarına göre yorumluyorlar. Sosyolojiden bağımsız, içinde bulunulan zamandan soyutlanmış tarihi değerlendirmelerin zaten bir anlamı olamaz. Ancak gizli tarih, derin tarih, bilinmeyen tarih filan diye milletin gözünü boyarsınız, başka bir numara da çıkmaz sizin bu anlayışınızdan, cahilliğinizden. Kimse bir şey okumadığı için, internetteki bir şakayı bile tarihi hakikatler diye herkesi inandırabilirsiniz. Şuan yaşadığımız şeyler de hep bunlarla ilgili, iş o kadar çığırından çıkmış görünüyor ki, adamlar Kant, Mevlana, Yunus Emre vesaire söylüyor diye sözler uydurup, bunlarla payeler elde ediyorlar. Akıl alır gibi değil. Bazı kimseler özellikle Mustafa Kemal’i karalama işini meslek edinmişlerdir. Onun üzerinden rant elde eden, onunla ilgili hakikati değil yalanları millet içerisi
Yorumlar
Yorum Gönder