“Bir millet uyanır” diye başlasam istiklal harbine atıf
olur, bu argüman en çok o vakitler, cumhuriyetin ilk yıllarında kullanılmıştır.
Bir millet son kurşununu yunana atarak kendi bağımsızlığını kazandı.
Bağımsızlık uzun yıllar baya farazi bir şey olarak kaldı.
Fakir bir millet, okulsuz bir millet, öğretmensiz bir millet nasıl bağımsız
olabilirdi ki? Nitekim uzun yıllar batı yardımlarıyla ayakta kaldı, bunun
karşılığı olarakta batının gölgesinde “emir eri” görevini yerine getirdi.
Bağımsızlık bir hayaldi, çünkü ne silahlar kendimize aitti,
ne petrol vardı, ne de millette ve devlette kendini döndürecek bir para vardı.
Milletin sabırla katlandığı bütün bu süreçler sonunda,
insani gücümüzle, çalışarak, çabalayarak, gerekiyorsa kavga ederek sonunda bağımsızlığını
ilan etme aşamasına geldi. Dünya sistemine “dünya beşten büyük” argümanıyla
meydan okumaya başladı. Dünya sistemi zafer kazanan, savaş kazanan ülkelerin
dünyayı biçimlendirdiği bir sistem ve Türkiye çıktı buna meydan okudu.
Her şey gibi meydan okumanın da bir bedeli var, bu bedel
şimdi önümüzde, işte bu bedeli ödeyip ödemeyeceğiz, tam da bir millet olarak ya
bir ve beraber olup, bize dayatılan şeye meydan okuyacağız, ya da beşli sisteme
teslim olacağız.
Türkiye direniyor, hem de dünyanın bütün emperyalist
güçlerine karşı direniyor. Onların “bizim emir erimiz ol” zorlamasına karşı
direniyor. Mazlumlara sahip çıkarak direniyor. Türkiye’nin bu direnişini kırmak
için, içerden tam kalbinden, dostları tarafından hançerleniyor. Kobani bahane
edilerek Kürtler eliyle tam da bu yapılmak istendi, gezi sürecinde de aynı şey
denenmişti.
Kürtler, büyük bir iştiyakla batının kendilerine biçtiği rolü,
tıpkı I. dünya savaşında olduğu gibi yeniden oynamaya çalışıyorlar. Urfa’dan, Fransızlara
geçit vermeyen Urfa’dan, “biji obama,biji amerika” sloganları yükseliyor. Bu
bize Sivas kongresinde Amerikan korumasını kabul edelim diyen zevatı şahaneleri
hatırlatıyor. Bu bize, Şam’ın, Irak’ın, Arabistan’ın Osmanlıdan kurtulurken,
İngiltere’ye, Fransa’ya kucak açmasını hatırlatıyor.
Coğrafyamız sanki I.dünya savaşı öncesine dönmüş gibi,
Fransızlar, İngilizler, Amerikanlar hepsi bu coğrafyada ve bu coğrafyada yıllar
önce ele geçiremedikleri Anadolu coğrafyasına da göz dikmiş gibi görünüyorlar.
Kürt kartı yeniden Ortadoğu coğrafyasında bir piyon olarak
öne sürüldü, Kürtler sizinle yaşamak istemiyor diyerek İngilizlerin Hakkari’yi
istediği zamanlarda olduğu gibi…Bu gün evet, Kürtler ordumuzu işgalci güç
olarak görüyor, batıyı çağırıyorsa, batı ordularını çağırma potansiyeli varsa,
şapkayı önümüze koyup düşünmenin zamanı gelmiştir.
Irak’tan, Suriye’den nasıl sökülüp atıldığımızı iyi analiz
etmek zorundayız, zamanı anlamının, bugünü görmenin yolu geçmişten yani tarihten
geçiyor. Bir millette tarih bilinci, milliyet bilinci kaybolmuşsa, geleceği
kurmanın, geleceği inşa etmenin yolu kalmamıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder