“Hele bana bir deyiverin bu garipler kör kuyularda niye
ışıksız kalıyor.”
Bir işçi olmanın anlamını yalnızca işçiler bilir,
patronların acımasızlığını da işçiler bilir. Kapitalizmin acımasız yüzünü de
bir işçi bilir. Emeğin nasıl ucuzlaştırıldığını ve bunun nasıl paraya tahvil
edileceğini en iyi patronlar bilir.
Kapitalin bu ülkede dini imanı yoktur, onun yani kapitalin
tek inancı vardır para! Bu bazen bir hacı ağa kılığında karşınıza çıkar, bazen
bir kodaman anlayışsız bir para babası olarak karşınıza çıkar, ama kapitalin
inandığı tek şey para.
Bir işçi olmadan bu acımasız kapital sistemi anlamak, bu
toplumu tanımak zordur. Kapitalin nasıl vicdan yoksunu olduğunu, nasıl acımasız
bir hırsla zenginleşme peşinde koştuğunu ancak o kapitalin kapısında üç beş
kuruş ekmek parası kazanacağız diye emek harcayan anadolunun tertemiz kalpli
insanları bilir.
Öyle temiz yüreklidirler ki, patronlarından emeklerinin
karşılığını istemeye bile utanırlar, hiçbir işten emeklerini esirgemezler,
gözlerini kırpmazlar hiçbir iş karşısında, tehlikeliymiş demez, sessizce, şikâyet
etmeden işlerini görürler. İşte böyle güzel yürekli insanlardır bu insanlar,
arada işçilerin gözünün içine bakın, arada elleri nasır tutmuş gençleri,
babaları görün olur mu? Nasılsa bu insanlar sizin arka bahçenizin insanları
değil mi? Yoksa bu insanların size oy verdiğini unuttunuz mu?
Ölen insanlar hep size oy veren insanlar! Farkında mısınız? Hep
koşulsuz sizin peşinizde olan, sizden başka iktidar ve parti bilmeyen insanlar
olduğunun farkında mısınız? Size sormak istiyorum, siz bu garipler için ne
yaptınız? Bunu farazi olarak konuşmuyorum, kendi deneyimlerimden, kendi
yaşantımdan da söylüyorum. İnşaatlar da uzunca zaman çalışmış, aynı zamanda
uzunca zaman sizin iktidarlarınız boyunca özel sektörde kapitalizm ne olduğunu
görmüş bir emekçi, bir işçi, bir amele, bir ücretli öğretmen olarak çalışan
biri olarak bunları konuşuyorum.
O kadarcık da konuşma hakkım olur değil mi? Yoksa susalım mı,
dava filan diye görmezden mi gelelim, ya da şikayet etmeden mi emeklerimiz
sömürülsün?
İstanbul’da uzunca zaman amelelik yaptığımda görmüştüm, gece
yarılarına kadar çalıştırıldığımızı, İstanbul boğazın da bir eğlence merkezi
yapalım diye, yüzerek denize direkler diktiğimizi de bilirim. Sağlıksız koşullar,
güvenlik tedbirleri olmayan inşaat ortamları, bütün bunların karşısında hala
para vermek istemeyen bir patron, bir taşeron, bir kapitali gördüm ben.
Öyle ki bütün bu emeğin karşılığını çekle alıp, sonra da o
çekin karşılıksız çıktığını da biliyoruz. Günlerce bankalarda bekletildiğimizi
de biliyoruz.
Siz bunları anlamazsınız! Belki koltuklarınızın sıcaklığı, cüzdanlarınızın
kabarıklığı sizin görmenizi engelliyor olabilir. Etrafınız kodamanlarla,
iktidar uşaklarıyla çevrili, size milletin halini unutturuyor olabilir. Milleti
her unutuşunuzda ölümler size milletin varlığını hatırlatıyor değil mi? Vicdanınız
sahiden kanıyor mu? Sahiden gözyaşlarınız akıyor mu? Sahiden Ahmet Hoca,
sahiden milletin iktidarı mısınız siz? Öyleyse bu millet bu enkazların altında
niye kalıyor. Bu karanlık dehlizlerde niye ölüyor! Hele bana bir diyiverin bu
garipler kör kuyularda niye ışıksız kalıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder