"Soylarla
övünülmez. Araplar, Arap olduklarından Acemlerden; Acemler de, Acemi
olduklarından Araplardan üstün sayılamazlar. Çünkü Allah Katında en yüce
olanınız, ona karşı gelmekten en fazla kaçınanınızdır."*
İnsan bir günahla başladı varoluşuna. Bir suç onun bilincini
uyandırdı. Öyle korkunç, öyle tehlikeli bir dünyaya atıldı ki, elbette Merhametli
Rahman onu yeryüzünde başıboş bırakamazdı. İnsana kılavuzlar gönderdi. Yoluna ışık
tuttu. Ama insan çoğu kez şaşırdı yolunu, çoğu kez başka şeylerin peşinden
gitti. Çoğu kez karanlığa karıştı.
Bazen hakkın yanında yer aldı, bazen karşısında. Hak oldu
batılla savaştı. Batıl oldu hakla savaştı. Durmadan çatıştı, çatışmanın hep
haklı gerekçelerini buldu. Barış güzeldi ama savaşın gerekçeleri vardı. Savaş tam
kalbimizin orta yerinde, Mezapotamyadaydı. Bizim kalbimiz Mezapotamyaydı.Tam
ortasında savaş vardı.
Savaş Ortadoğu demekti, hiç dinmeyen bir coğrafya, hiç susmayan,
hiç barışmayan bir coğrafya. Öyle uzun sürdü ki yaşlandı savaştan, çatışmaktan
yoruldu, genç ulusların sömürgesi oldu. Elinde ne varsa onlara kaptırdı. İngiliz
geldi çaldı, Fransız geldi çaldı, Alman geldi, Yahudi geldi, herkes gelip bir
şeyler alıp gittiler.
Allahın lütfü de oradaydı, gazabı da oradaydı. Cehalette
oradaydı, medeniyette. Kurtla kuzu yan yana gezmişti, Hz.Ömer de oradaydı
Yezitte oradaydı. Dinmedi, uslanmadı ve yok olmaya yüz tuttu. Ama Ortadoğu benjamin
buton gibiydi. Yeniden gençleşti, şimdi gençlik zamanı.
Belki Rahmanın merhametli elleri yeniden coğrafyanın üzerine
değdi. Uyandı gençlik, yıktı bütün duvarlarını; herkes kardeşine el uzattı. Kendine
zincir vuranların saraylarını başına yıktı ve adına İslam bulaşmış herkes,
birbirine baktı. Niçin savaştıklarını sordular. Ve barışın kapısı aralandı.
Zaman ırmağı akıyor. Her şey değişiyor. Kürtte değişmek
zorunda, Türkte değişmek zorunda,Arapta değişmek zorunda, yalnızca zaman ve
değişim bize barışı getirebilir. Zamanın çok gerisinde kaldık, şimdi zamana
yetişme zamanıdır. Ne balkan devleti Osmanlı kaldı, ne de Osmanlının batılılaşma
çabasının ürünü Kemalist ideoloji kalmıştır. Bizi bize düşman eden hiçbir
ideoloji ve akım kalmamıştır. Şimdi biz bize kaldık, kendimize dönmek
zorundayız. Bu coğrafya da, özgürce birlikte yaşama zamanı, öksüz Arap
çocukları için, Kürt ve Türk çocukları için, büyük bir medeniyet imar etmek
zorundayız. Öyle ki, bilimle,sanatla ve imanla birlikte çalışarak yeni bir
dünya kurmalıyız. Sınırları olmayan ve düşmanlarına aman vermeyen bir dünya.
*Mübarek efendimizin veda hutbesinden
Yorumlar
Yorum Gönder