Sivas olaylarının hemen sonrasıydı
abiler,
Şehrin üzerinde dumanlar vardı,
ruhunda Selçuklu aydınlığı, içinde biz vardık, , krizlerin, yokluğun ve
yoksulluğun tam ortasında üniversite hayatı başlıyor. Bir talihti belki kazanmak,
fakülteli olmak, üniversiteye kaydolmak çok heyecanlıydı. Güç belaydı ama
keyifliydi.
Güzel günler görecektik abiler,
Öyle söylenirdi, güzel olacaktı,
bir üniversite bitecek, taşra da bir memuriyet (Kafka’nın romanlarında ki gibi)
elde edilecek, eş çocuklar filan, belki arada yazılacaktı. Zaman böyle akacaktı
abiler, ama öyle bir aktı ki, ne siz sorun ne de ben söyleyeyim. ”Susmak icap
eder, hem edepten, hem töreden”
Karanlık, kargaşa her yere
çökmüştü abiler,
Sanki insan bir kâbusa uyanıyor
gibiydi, her yerde bir çatışma bir gerginlik, ne oluyoruz bile diyemeden, kendini
bir şeylerin içinde bulmak, bir şeyleri savunuyorken bulmak, garip değil midir
abiler, bana başta garip gelmemişti, doğaldı, çünkü savunduğum şey zaten
inandığım şeydi.
İnsan inandığı için mücadele eder
değil mi abiler,
Bunda nasıl bir suç olabilir ki,
insan atasından öğrendiğini yaşayamayacaksa, inandığı kitabı yaşayamayacaksa, vatanın
ne anlamı olabilir ki, bizde öyleydi, hak olanları almak için bir savaşçı
kesilmiştik, insan durduk yerde savaşçı olur mu abiler, elbette olmaz.
Köşeye sıkıştırılmıştık abiler,
Yoksulluğumuz dip yapmıştı, krizler
her şeyimizi almıştı, bir ekmek bulursak, karnımızı doyurursak o gün çok
mutluyduk, biz huzurluyduk ama medya pek huzursuzdu, askerler de öyle, irtica
varmış, her yerdeymiş, mürteciler sokaklara taşmış, başörtüsü olan kadınlar
meydanlara, kamuya ait yerlere çıkamazmış, irtica nedir abiler, insana niçin
mürteci denir. Bizimde bir ruhumuz vardı, incinen bir kalbimiz vardı.
Siz şehirlerin kalbini bilir
misiniz abiler,
Yer altılarını, arka sokaklarını,
oralardaki takibatları, şehrin kalbinde ki imanı bilir misiniz? Biz biliriz
abiler, çünkü şehir bizdik abiler, her şeyine hâkimdik, hangi evde ne oluyor, hangi bina da ne yapılıyor biliyorduk, polis de
biliyordu, biz onların gözlerinin içine bakarak, cesurca yürüdük abiler. Öyle uzun
yürüdük ki artık ihtiyar gençlerden sayılıyoruz.
Yani biz çok büyüktük, erken
büyüdük abiler,
Sokak sokak, ev ev takibata
uğruyorduk, fişleniyorduk. Biz küçüktük abiler ama izleyenler çok büyüktü. Ancak
kaybedecek hiçbir şeyimiz yoktu, biz korkmuyorduk düzenin hiçbir gücünden. Gözlerinin
içe baka baka sokaklardaydık, sokak sokak, ev ev, şehri savunuyorduk. Sonra gidip,bir
bardak çayı borçla içiyor, ellerimiz cebimizde karanlıkta, sokaklarda kendi
ıslığımızı çalıyorduk. Sokak boştu ve biz yalnızdık… İnsan her zaman yalnız mıdır
abiler?
*mor külhani(“abiler “ sesi Ece Ayhan’a
aittir, gönlümde bizi terk edip gidenler için)
Yorumlar
Yorum Gönder