Kentin bir ruhu yoktur, kimliği yoktur.kentte her şey üst
üste yığılır. Metre karelere bölünmüş hayatlar, o metre karelerin içinde sıkışmış
insan. Bu sıkışlığı kentli hissetmez, çünkü zihninde başka bir özgürlük alanı
yoktur. Tek bildiği apartman dairesi olan bir çocuğun, oradan başka bir dünya
hayal etmesi elbette imkansız. Bir
apartman dairesinin içerisinde hayal eder, kurgular,sever,aşık olur ve dünyaya
açılır.
Bir çok şey kablolarla ilgilidir, kablolarla o metre
karelerin içinden dünyaya açılır. Dünyası kablolarla genişler, modern
zamanların bir tür kablo hakimiyetine dönüşmüş durumda. İnternet bu kapının en
sihirli anahtarını taşıyor. Beton duvarların dışına kablolarla erişir, ötekini
kablolar sayesinde fark eder.
Sokağa bir görev için çıkar, bir iş için, para kazanmak ve o
sahip olduğu metre karenin içinde huzurla yaşayabilmek için, aidatı,kirası,suyu,elektiriği
…faturaları ödemek için, bitmeyen ihtiyaçlarını karşılamak için, kentte
ihtiyaçlar sürekli artar.
Sokak çetin bir alan karşılaşmasıdır,bir savaş alanıdır. Öne
geçmek,fazla kazanmak,bir başkasını ezmek,imaj yaratmak, kendini iyi
pazarlamak. Kentte sokak insanların kendini pazarlamanın en iyi yolunu araması,
bunu nakite çevirmesidir. Her şey banka da ya da başka yerlere biriktirilen
nakitle ilgilidir, çünkü metre karelere içinde ki hayatının devamı buna
bağlıdır.
Dine de inanır,yer yer dindar olur. Küçük evini büyük bir
iman kalesiymiş gibi görme eğilimi yüksektir. Orada her şeyi muhafaza ettiğini,
bununla “Allahın cennetine kavuşacağına” büyük inanç besler. Ama üst
komşusundan, karşıda ki komuşusundan habersizdir. Dindarlığı küçülür, dünyaya
ait olmak yerine metre karelerin içine sıkışır kalır.
Kimse kaldırıp kafayı gökyüzüne bakmaz. Betonu,duvarları
parçalayıp doğaya, doğanın özgürlüğüne dönmeyi hayal etmez. Çünkü tek bildiği
dünya budur. Tek tanıdığı kapı kendi kapısıdır, yalnız oradan eve girebilir. Bütün
kapılar,bütün yabancılara kapalıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder