Bay ka’nın derin bilincine yansıyan şey, kitlenin eline geçirdiği bu yüce güç (internet) sayesinde bütün bilgiçliğiyle kes yapıştır kopyala biçimiyle sergilenen en bilgece görüntüleri sergilemek ya da başka bir biçim olarak görsel videolar, komikliğin gerçekleşmesi için meydana gelen bir takım yaşamsal tuhaflıklar veya yapay olarak yaratılmış görüntülerin paylaşmasıyla meydana gelen davranışların sonunda bütün bu kişilerin kendilerini ifade etme biçimi meydana çıkıyor. Bu durumda bay ka açısından kaçınılmaz soru şudur. Bu sergilenen, paylaşılan şeyler, her şekilde başkasına aitliğin “anonimleşmesi” sonuncunda hiçbir hak ödemesi gerçekleşmeden sahiplenme ve bu sanki kendi üretimleriymiş gibi kalabalıkların gözünde, beğenildi, tıklatıldı gibi ölçütlerin sağladığı kişisel rahatlamalar elde etmek ve bir nebzede işte orada bende varım gibi bir durumun yarattığı hafiflik bir tür varoluş sergilemedir.
Varoluşu sergilemek neden gereklidir, yani insanın kendini göstermenin her yolunu denemesi neden gereklidir ki, neden bunu yapar? İşte bay ka bu soruların peşinde, çünkü “ortaya dökülmüş” bu insan biçimlerini anlamlandırmanın peşinde, çünkü bay ka’ya göre bu yeni bir dünya, insanın kendinin gerçekleştirmesinin en yeni biçimidir. Burada bu yüzden üzerine düşünülmesi ve anlamlandırılması gereken, ayrıca belli bir kavramsal dizgenin gerekliliği de yadsınamaz.
Bay ka başka bir açından ortaya atacağı bakış açısı da ya bir gün üreten kimse kalmazsa, herkesin bu mause’nin ucunda gerçekleşen paylaşımlar mümkün olmaz mı? Elbette “insan” kavramının kendi içleminde taşıdığı özgülükleri gereği bunun olanaksız olduğunu görüyor bay ka, çünkü eğer son bir insan bile varsa üretecek yeni şeyler keşfedecek en azından bu merakını ihtiyaçlarını gidermek için mücadele ederken yeninden yeniden deneyecek ve üretecektir.
Bay ka burada başka bir şeye işaret ediyor mesele üretmek değil, üretilen şeyin böyle yatay bir düzlemde ve herkesin kendine mal ederek ortaya koymasının nasıl bir davranış formu olduğunu anlamaya çabalıyor, çünkü bu davranışı güdüleyen şeyin tamda insanın doğrudan doğasıyla ilgili olduğunu ve bu sebeple araştırmaya değer bir durum olduğunu görüyor.
Bay ka’ya göre bir tür hırsızlık bu, gidip birinin kapısından, ya da evinden bir şey çalsanız devleti toplumu herkes büyük bir yaptırım arayışına girer ve cezaların her türü havada uçar. Ama burada olan şey tamda bu değil midir? Hangi şairin malını gasbediyoruz, hangi yazarın hakkını çalıyoruz, evet galiba paylaşılan şeyin doğrudan somut bir nesne olmamasından dolayı bütün bu serbestlik gerçekleşiyor. Ya da bilgi insanlığın ortak malı gibi sıradan bir sözü savunma kılmak gerekir. Bay ka’ya göre bilgi insanlığın ortak malı değildir. Sadece büyük büyük mücadelelerle birilerinin ürettiği ve bütün kitlelerin kayıtsızca bunları tüketmesidir. Yani sıradan halk tüketir, üretmez, çünkü onun ödevi budur. Bu yüzdenden de bay ka’ya da bu izlenimler kalır.
Yorumlar
Yorum Gönder