Türkiye’de bir olgu var, başbakan Erdoğan! Girdiği her
seçimi kazanmış, rakiplerine hiç alan bırakmamış bir lider profili.
Hem yerli, hem güçlü, hem de karizmatik bir lider. Aynı zamanda
yerli değerleri iliklerine kadar hisseden bir liderdir.
Topluma ve çevresine kendi karizmatik mührünü vurmuştur. Türk
siyasetine de kişisel rengini vermiştir. Elbette bu rakipler için kabul
edilemezdir. Ama yapılacak çok bir şey yoktur. Çünkü karşınızda ki rakibiniz Erdoğan
olunca, teslim olmaktan başka seçenek kalmıyor.
Ak partide Erdoğan’ın rengini taşır, onun mührünü taşır. Kim
ne derse desin, karizmatik liderliğini topluma benimsetmiştir. Bunu toplum
zorla değil, içtenlikle benimsemiştir. Çünkü Erdoğan’ın rengini kendi renkleri
bilmişlerdir.
Sayın Erdoğan siyasetin epey önünde bir liderdir.
Rakiplerinin entelektüel seviyesi ortadayken, kullandıkları kavramların
çirkinliği, karamsarlığı, kötümserliği yeterince itici olmaktadır. Chp genel başkanın kullandığı dil gibi. Hiç kimse,
bu toplumun geleneğine inanan, onun terbiyesinden geçen hiçbir insan bu
sözlerden mutlu olmaz.
Chpliler belki “oh ne güzel” söyledi diyebilirler, ama insan
kendisi neyse duymak istediği odur.
Sayın Erdoğan’ın Türkiye’yi geleceğe taşıma hırsı ve arzusu
çoğu zaman statükoya tosluyor. Bazen de iktidar çevresine kümelenmiş çıkar
gruplarının yarattıkları imajlar yüzünden şahsına dönük saldırılara maruz
kalıyor. Ama büyük bir kalkan olarak hepsini tek başına göğüslüyor.
İktidar çekici bir kadın gibi, büyük bir para ve güç kaynağı
olarak, talibi çok olur. Yani herkes istiyor ki, iktidar çevresine kümelensin,
oradan istediği gibi, istediği kadar faydalansın…çoğu zamanda iktidar etrafında
oligarşik bir zümre oluşur. Bu zümre iktidarın her nimetinden faydalanır. Bunun
hiçbir ideolojiyle ilgisi yoktur, sadece çıkarlarla ilgisi vardır.
İktidarın korunmasını en çok bu zümreler arzu eder. Çünkü liderliğin
ve istikrarın sürmesi onlar için büyük avantaj sağlıyordur. Bu yüzden her şey araçsallaştırılabilir,
din dahi istikrar için kullanılabilir.
Bu zümreler çıkarlarını ve koltuklarını hiçbir şey için feda
etmezler. İktidarın nimetleri, cennetin nimetleri gibi bir ırmaktan önlerinde
aksın isterler. Bunun içinde en önde kılıçlarla bu pastanın etrafında bunları
görürsünüz. Hiçbir kültürel değeri olmayan aynı zamanda dini araçsallaştırarak savunma
şekillerinden anlayabilirsiniz bu zümreleri.
Erdoğan bu yüzden büyük oranda partinin başında isteniyor. Herkes
durumunu koruması için bu temel bir etken gibi görünüyor. Ama öyle ki sayın
başbakanın idealize ettiği ülke modelinde ise Erdoğan’ın başkanlığa dönük
hamleleri görünüyor.
Eğer Erdoğan partiden bağlarını koparırsa, Sayın Erdoğan’ın
inandığı gibi parti bir arada kalır mı? Yani herkes bu kadar sadık mı? Elbette insanın
olduğu yerde her şey mümkündür.
Erdoğan’ın adalet duygusuna inandığını düşünüyorum, onun
adaletsizliği onayladığını düşünmüyorum çünkü o inanan bir adamdır. O hak hukuk
gözeten bir liderdir, ama şunu son olarak eklemek istiyorum ki, sayın başbakan
ne sen Hz Ömer’sin, ne de biz o ümmetiz, sen fark etmesen de, birileri bir
yerlerde çıkarları için her şeyi bir araç olarak kullanırlar.
Yorumlar
Yorum Gönder