Modern demokratik devlet gücünü yasalardan alır. Temel yasa
ise anayasadır. Orada kamu otoritesinin nasıl olması gerektiği, nerede başlayıp
nerede bittiği biçimlendirilir. Anayasa aynı zamanda kamu otoritesi karşısında
bireyin konumunu da belirler.
Bireyin varlığı ve devletin varlığı birbirine çok bağlıdır.
Demokratik bir devlette bireyin yeri önemlidir. Tarihsel deneyimler, insanlığı
bu noktaya taşımıştır. Birey demokratik bir devlette en geniş haklara sahiptir.
Ama bireyin kamu otoritesi karşısında ki bu geniş hakları zaman zaman devlet
açısından bir soruna dönüşmektedir.
İşgallerin, merdiven boyamaların, kamu otoritesine yönelen
tehditlerin bir hak olup olmadığı meselesi sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bazılarına göre bu demokratik bir haktır, bazılarına göre hakların kötüye
kullanmasıdır. Başka bir örneği ise merdivenlerin renklenmesinde görülmektedir.
Birey sahip olduğu eylem gücü ve haklarıyla, eline fırçayı
alıp ortak kullanıma ait merdivenleri boyaması beraberinde bir tartışmayı
getirmesi gerekiyordu ki, yine her zaman olduğu gibi politik bir tavra dönüşme
eğilimini gösterdi. Her şey siyasi bir içerik kazandığı için, sosyoloji ve
siyaset bilimi açısından kavramlar sorgulanmaz hale geliyor.
Oysa şu önemliydi doğrudan orada yaşayan kitlenin katılımıyla
değil, bir kişinin kendi keyfiyetiyle gerçekleşen bir davranış biçimiydi.
Burada şu soru karşımıza çıkmaktadır, herkes ortak alanları kendi zevkine göre
boyamaya kalkarsa ne olacak?
Siyasi simgelerle boyansa, dini simgelerle boyansa o zaman
kamu otoritesi ne yapacak, o alanı kullanan, o simgelere katılmayan insanların
tavrı ne olacak. Bu durum sosyal çatışmayı beraberinde taşıyor. Elbette toplum
bir uyum taşıması gerekmiyor, ama şurası açık ki toplum hayatı yasalarla
düzenlenir. Yenisi yapılana kadar, herkes bu yasalara uymak zorundadır.
Demokratik bir devlette bireyin hakları ve sınırları
yasalarla belirlenir. Elbette yasaların belirlediği mutlak doğal haklar değil,
kısmen bunu da içine alan bir takım haklardır. Bu haklar çoğunluğu esas alan
kamu otoritesi tarafından belirlenir.
Kamu otoritesi yasalarla belirlenmiş kamusal düzenin
bozulmasını istemez. Bu yüzden kamusal düzene tehdit olarak algıladığı şeyi
bertaraf edip kamusal düzene bir tehdit olmaktan çıkarmak ister. Polis, cop, biber
gazı buna karşı önlemleridir.
Devletin kendini savunması anayasal bir haktır. Bireyin
kendi haklarını araması da anayasal bir haktır. Sanırım sorun burada düğümleniyor,
devletin sınırları ile bireyin sınırları nerede başlar, nerede biter?
Yorumlar
Yorum Gönder